Zamanımızın büyük bölümünü (ortalama %90) kapalı alanlarda geçirdiğimizi göz önünde bulundurduğumuzda iç ortam hava kalitesinin sağlanması, partikül kirleticilerin, istenmeyen kokuların veya zararlı gaz konsantrasyonlarının tanımlanması ve bunların azaltılmasına yönelik iklimlendirme sistemlerin kurulması önemli bir husustur. Kapalı alanlarda harici emisyon kaynakları (dış hava, pencere, sızıntılar vb.) ve iç emisyon kaynaklarından (sigara, pişirme ve vakum sistemleri vb.) gelen ince ve ultra ince kirletici parçacıklar sağlık riskini arttıran faktörler olarak tanımlanmıştır. Kapalı alanlardaki kirlenme seviyesi; bu kirleticilerin etkisi ile dış ortama göre 5 kat, hatta yeterli bir iklimlendirme sistemi olmadığı zaman 100 kat artabilir.
Sağlığa zararlı bu kirleticilerin azaltılmasına ve insanlar için gereken taze havanın (kişi başı 34 m³/h (20 CFM) dış hava gereksinimi- ASHRAE 62-89) sağlanmasına yönelik iklimlendirme sistemleri tasarlanırken temel olarak üç konu amaçlanır;
- İç hava kalitesini iyileştirmek (IAQ-İHK)
- Çalışma verimliliğini arttırmak
- İşletme maliyetlerini azaltmak,
Özellikle, “İç hava kalitesi” konusunun üzerinde durmak gerekir. ASHRAE’ye göre iç hava kalitesi; kirletici oranlarının herhangi bir şekilde otoritelerin belirlediği seviyelerden yüksek ve insanların %80’inden fazlasının memnuniyetsiz olmadığı hava şartıdır. Yeterli iç hava kalitesi; havanın insanların sağlığına zarar veren gaz veya partiküller içermemesidir. Gaz faz filtrasyon ile ihtiyaç duyulan havayı bu zararlı gazlardan arındırabiliriz.
İç Hava Kalitesinin Önemi
- İç havayı kirleten gazlar ve partiküller insanların sağlığını bozabilir.
- İç hava kirleticileri, çevresel risklerde ilk beştedir.
- İnsanlar, zamanlarının %90’ını kapalı alanlarda geçirmekte ve bu yüzden iç hava kirleticilerinden kaynaklanan sağlık problemleri bulunmaktadır.
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO) araştırmalarına göre ticari binaların %30’unda ciddi iç hava kalitesi problemleri bulunmaktadır.
- Yetersiz iç hava kalitesi (İHK); baş ağrısı, göz, burun veya boğaz rahatsızlıkları, öksürük, kuru veya kaşıntılı bir cilt, baş dönmesi, mide bulantısı, konsantrasyon bozuklukları ve kokuya karşı aşırı duyarlılığa sebebiyet verir. Bu durum, hasta bina sendromu (HBS) olarak adlandırılır. Bu hastalık belirtilerinin kaynağı tanımlanamamıştır. Bina terkedildiğinde insanlara rahatlama hissi gelir.
- İHK aynı zamanda astım ve diğer sağlık problemleri ile de ilişkilendirilmektedir. Bina kaynaklı hastalıklar, “BKH” (Hipersensitivite Pnömonisi, astım, kimyasal alerji, lejyonella, akciğer kanseri vs.) olarak adlandırılır. Bina terk edildiğinde insanlarda rahatlama meydana gelmeyebilir. Belirtiler, bir doktor ve/veya laboratuvar sonuçları ile belirlenir.
İç hava kalitesini bozan ve kirlilik oluşturan zararlı maddeleri şöyle sıralayabiliriz; Mikroorganizmalar (çevre ve insan kaynaklı), Nem (çevre ve pişirme gibi insan faaliyetleri kaynaklı), Koku (insan kaynaklı), Solunan havadaki karbondioksit oranı (insanların ve canlıların solunumları ve yanma kaynaklı), Radon gazı (toprak kaynaklı), Organik buharlar (kullanılan eşya ve bina elemanları kaynaklı), Toz (çevre ve kullanılan eşya kaynaklı), Alerjen maddeler ve canlılar (çevre kaynaklı), Sigara dumanı (insan kaynaklı) ve Diğer kaynaklar (elektronik kirlenmeler, radyasyon vs.).
ULPATEK’in Kaset, Torba, Panel, Rijid ve V-Kompakt model filtreleri özellikle ticari bina gibi HVAC uygulamalarında (havalandırma sistemlerinde emiş, egzoz ve karışım havasında ve sonrasında) birinci, ikinci ve bazen üçüncü kademe filtre olarak kullanılır. İç ortama uygun hava koşullarının oluşturulması için kullanılan (ısıtma-soğutma uygulamaya bağlı nem kontrolü) iklimlendirme sistemlerinde ULPATEK’in en uygun filtre modelleri ile yapılacak tasarım sayesinde doğru filtreleme ve enerji tasarrufu sağlanır. Partikül filtrelemenin yanında; ortamda filtrelenmesi gereken gaz kirleticiler varsa ULPATEK’in bu alandaki deneyim ve tecrübesi ile en uygun gaz faz filtreleme çözümleri tasarlanır.